Otomotivde Genel Görünüm Nasıl?

Otomotivde Genel Görünüm Nasıl?

Küresel Markaların Stratejileri

Otomotiv dünyası son yıllarda oldukça çalkantılı dönemlerden geçti. Önce küresel pandemi krizi çıktı, tüm tedarik zincirleri gibi otomobil markaları da bundan olumsuz etkilendi. Daha sonrasında gelen çip krizi ise sektöre özel sorunların devamına yol açarken yeni teknolojilerin gelişmesini ve tüketicinin karar alma süreçlerini güçleştirdi.

2023 yılı itibarı ile birçok sorunu geride bırakan sektörde, pazarın tüm bileşenleri yeni projelerle ve teknolojilerle tüketicinin karşısına çıkarken kriz yıllarında oluşturdukları yeni stratejileri hızla hayata geçirmeye çalışıyorular.

Otomobil markaları elektrikli araç dünyasına girişte farklı yollar deniyor. Kimi markalar hızlı bir geçiş planlarken, bazı markalar ise tüketici alışkanlıklarının daha uzun vadede değişeceğini hesaplayarak hibrit araçlar yoluyla dönüşümü öncelik olarak benimsiyor. Elektrikli araçlara en çok yatırım yapan markalar Çinli üreticiler. BYD ve Geely gibi batarya pazarında da etkinliği olan ve bu sayede elektrikli araçlarda dikey bütünlşeme sağlayabilen oyuncular bu yapılarını rekabet avantajına döndürebilmek için her sene teknoloji yatırımlarına devam ediyor. Çinli markaların en temel özellikleri kalite algılarını yukarı taşıyan tasarım ve iç mekân konforu yaratmaları, yüksek donanım paketlerini cömertçe sunmaları ve dayanıklı pil teknolojilerini geliştirmeye odaklanmaları olarak gösterilebilir. BYD’nin Blade Battery teknolojisi buna en güzel örneklerden biri.

Çinli markalar ayrıca Çin iç pazarındaki büyük nüfus ve gelir artışı ile yakaladıkları ölçek ekonomisinden, devlet desteklerinden ve elektrikli araç dünyasının birçok konuda kendilerini yüz yıllık markalarla eşitlemesinden de faydalanmasını biliyorlar.

Pazarda üst düzey kaliteyi, teknolojiyi, sürüş güvenliğini her zaman önde tutmuş olan Alman otomobil markaları ise bilindiği gibi elektrikli araç dünyasına uzun dönem planlamalarla giriyor. Teknoloji yatırımlarını daha çok menzil artışı ve motor verimine odaklayan Alman markaları böylece, işçilik ve yatırım maliyetlerinde yaşadıkları dezavantajı gidermek için fiyat ve kalite algısını Çinli rakiplerinden yukarıda tutmayı hedefliyor. 800v mimariye geçen, sürtünme katsayılarını düşürerek aerodinamiği artıran, maliyetleri düşürmek için başta VW olmak üzere sendikalarla ciddi pazarlıklar yapan Alman markaları, testlerde 1000 kilometreyi geçen menzillere ulaştılar.

Küresel pazarın lideri Toyota’nın başını çektiği Japon markaları ise yıllardır hibrit teknolojisine ağırlık veriyor. Toyota elektrikli araç dünyasının o hızda ilerlemeyeceğini, altyapının bunun için yeterli olmayacağını düşünerek geliştirdiği stratejinin meyvelerini alıyor. Toyota bununla da kalmayarak hidrojen yakıt hücreli araç teknolojisine de yatırım yapıyor, bu amaçla BMW ile iş birliğini sürdürüyor. Nissan farklı bir hibrit motorla yüksek menzillere ulaşırken, Honda ve Mitsubishi daha mütezavi adımlar atıyor.

Öte yandan pazarda her yıl artan elektrikli araç ağırlığı bu stratejinin gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor. Toyota bu sene yeni modeller çıkararak bunun işaretlerini verdi. Geçen sene denemesi yapılan ancak başarısızlıkla sonuçlanan Nissan-Honda-Mitsubishi birleşmesi ise Japonya’nın Çin rekabetine karşı bir hamlesi olarak görüldü. Ancak Çin rekabetinin çok zorlu olduğu da görüldüğü için Japon otomotiv endüstrisi, geleneksel üretim anlayışını değiştirerek yeni yollar bulmak ve yeni teknolojilere yelken açmak durumunda olduğunu biliyor.

Japon otomobil markalarını çok yakınan takip den Koreli markalar Hyundai ve Kia ise elektrikli araç dünyasına ciddi bir uyum göstermiş bulunuyor. Hyundai yeni modellerini piyasaya sürüp ürün gamını genişletirken, Kia tasarıma odaklanarak kayda değer hamleler yapıyor. Ssangyong ise içten yanmalı motor ağırlığı ile devam ederek geleneksel tüketici kitlesini hedefliyor.

Uzun yıllar sessizliğe bürünmüş olan Amerikan otomotiv markaları ise Tesla ile yeniden hayat buldu. Tesla’nın yanısıra bilhassa GM ve Toyota’nın Amerikan pazarında büyük yatırımları mevcut.  Birleşmeler ve dev markaların Amerika’daki bu yatırımları kanalıyla küresel ekonomiye eklemlenmiş olan Amerikan otomotiv sektörü, NAFTA Bölgesi üretim tedarik zincirleri ile devasa Amerikan pazarına hem kaliteyi hem de rekabeti taşıyabilmişti.

Ancak yeni Amerikan yönetiminin nisan ayında başlattığı gümrük vergisi savaşları ciddi bir belirsizlik yarattı. Tesla’nın son yıllarda satışlarının düşmesi ve teknolojik avantajını neredeyse yitirmesi de bir diğer olumsuz faktör olarak görülüyor. Trumponominin bitöesi veya durulması sektörde herkes tarafından umulurken, sonrasında nasıl bir yapı ortaya çıkacağını göreceğiz.

Almanya dışındaki büyük Avrupa markaları ise daha çok birleşmeler yoluyla güç elde etmeye çalışıyor. En büyükleri ise Fiat, Citroen, Opel, Chrysler, Peugeot ve Alfa Romeo gibi birçok markayı barındıran Stellantis ile Fransızların milli markası Renault. Ortak teknoloji ve platform kullanımı ile rekabette üste çıkmaya çalışan bu markalar konfor, yol tutuş, sürüş güvenliği içeren farklı teknolojileri hayatımıza katıyor.

Türkiye pazarına geldiğimizde ise binek araçta elektrikli araç oranının her yıl ikiye katlandığını, ticari araçta ise Türkiye’nin yatırım üssü olduğunu görüyoruz. TOGG hamlesiyle elektrikli araç dünyasına giren Türk markalarının yeni teknolojileri geliştirerek pazarda sözü geçen bir merkez haline gelmesi imkân dahilinde görünüyor.

Küresel pazarda elektrikliye hızlı geçiş, hibrit araç ağırlığı ve içten yanmalıya devam stratejileri pazarın farklı taleplerine göre rakip markaların aldıkları pozisyona göre belirleniyor. Bir pazarda tüm markalar elektrikli araçlara yatırım yapmaya başladığında içten yanmalı veya hibrit talebinde bir boşluk oluşuyor bu durumda bazı markalar orada bir fırsat penceresi görebiliyor. Otomotivin yeni dünyası markalara bu konuda büyük bir seçme hürriyeti sunuyor.

Yeni teknolojilerin hızlı gelişimi çevresel birtakım yan etkileri de ortaya çıkardığı için otomobil markalarının gelecek planlarını sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde yürütmeleri de konuya başka bir boyut katıyor. Otonom sürüş özelliklerinin artırılması, pil teknolojisindeki gelişmeler ve yeni yakıtlara yapılan yatırımlar, sürdürülebilir bir ekonomi için zorunlu olan karbon ayak izi küçültme hedefine odaklanıyor.

Advertisement